Hektor Vartanyan
harfvolver.com – 29 Nisan 2015
Kamp Armen.
Vaktiyle Gedikpaşa Ermeni Yetimhanesi’ne bağlı olarak Ermeni çocuklarının gittiği bir kamp, yetim çocukların emeğiyle var edilmiş bir yapıydı. Hrant ve Rakel’in aşkları da bu yapıyla birlikte bin’a oldu. Kim bilir kaç aşk Kamp Armen’in yetim avuçlarından doğup yeşerme şansı buldu. Çocukların emeğiyle var edilen bu yapı kapitalist iştahın esiri olmuş çevrelerce yerle yeksan edilmek isteniyor. İstanbul’un her santimetrekaresini yağmalayan bu rantperest sürüsü şimdi de gözlerini Kamp Armen’e dikmiş durumdalar. Kamp Armen’i yıkıp yerine villalar dikmek hevesindeler. Böylece 1915’te başlayan ve 100 yıldır devam eden soykırım öykülerine bir satır daha ekleyecekler.
Kamp Armen’in öyküsü de ayrı bir keşmekeş. Kamp Armen’in arazisi Gedikpaşa’daki Ermeni Protestan Kilisesi tarafından 1961’de, Tuzlalı Durmaz ailesinden alınıyor ve kilise adına tescil ediliyor. Kamp uzun müddet Ermeni çocuklara eğitim ve barınma hizmeti veriyor. Kampı çocuklar inşa ediyor. Daha sonra devletin kirli aklı yeniden ortaya çıkıyor ve “Gayrimüslim vakıfların mülk edinemeyeceği” gerekçesiyle 1979’da Vakıflar Genel Müdürlüğü Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’nın elindeki tapunun iptal edilmesini ve eski sahibine geri verilmesini istiyor. Bedeli ödenerek alınan ve Ermeni yetimlerin canla başla çalışarak inşa ettikleri Kamp Armen, hiçbir bedel ödenmeksizin ellerinden alınıveriyor.
Hrant, Kamp Armen’e geldiğinde yaşı sekiz. Hayatının aşkı Rakel’le de bu esnada tanışıyor. Kampın sorumlusu da bir başka Hrant. Hrant Küçükgüzelyan, “Kampta Ermeni militan yetiştirmek suretiyle bölücü faaliyet gerçekleştirmekten” tutuklanınca kampı Hrant ve Rakel idare ediyorlar. Orada barınmakta olan çocuklara sahip çıkıyorlar. Kamp bir müddet daha el değiştiriyor. Boşaltılıyor,malikleri değişiyor ve sonunda atıl bir hale getiriliyor. Onca emekle yoktan var edilen bir dünya tarihi bir nefrete yenik düşüyor. İşte Kamp Armen’in kısa tarihi!
Kamp Armen bugün yeniden yenik düşmek üzere. Bu sefer sadece asırlık bir nefret değil hasmımız. Karşımızda çok daha iştahlı ve acımasız düşmanlar var. Sadece rant güdüsüyle hareket eden ve bu saiki doyurmak için ellerinden gelen kötülüğü artlarına koymayan düşmanlar bunlar. 13 yıllık iktidarlarında İstanbul’u tanınmaz ve yaşanmaz hale getiren bu şehir ve tarih düşmanları bu defa Kamp Armen’i hedef aldılar. Zaten 2011 yılında “azınlık mallarının iadesi” şaklabanlığını sergilerken dahi Kamp Armen’i dışarıda tutular ki bu da hesabın ne kadar eskiye dayandığını gösteriyor. Kampın yerine villalar dikip kısa yoldan voliyi vurma peşindiler. Yaşanmışlıklar ve tarih paranın yanında nedir ki? Bir grup Ermeni çocuğun emeğinin rantın yanında lafı mı olur? Hem zaten bu devlet Emval-i Metruke idaresi adı altında 1915’ten 1988’e kadar Ermeniler’in mallarını yağmalama kavgası vermedi mi? Bu pastadan pay almakta gecikenler de kendi haklarını alma derdindeler.
Kampı yoktan var eden Ermeni çocukların hakları ne olacak peki?
O kamptan gelmiş geçmiş 1500 çocuğun yarattığı tarih kimin umrunda?
Parasını vererek aldığı kampı hiçbir karşılık almadan yitiren kilisenin hakkını nereye koyacağız?
Kendi memleketlerinde mal edinmeleri yasak olan ve “azınlık” kelimesi adı altında mülkiyet hakları sınırlanan “azınlık vakıfları”nın hakları ne olacak?
Hala senede bir gün bir araya gelerek kampı ziyaret eden kaybolmayan çocukların yaşanmışlıklarını bir çırpıda silip atmak hangi hukuğa sığar?
Rant ve sömürü düzeninin kuşatması altındayız. Artık nefes almak dahi güçleşiyor. Yaşanmaya değer ne varsa silip süpürüyorlar. Rant uğruna tarihi binaları yakıp,”elektrik kontağından çıkan yangınları” bize muhatap gösteriyorlar. Denizi iyice doldurup sahilleri sitelere çevirmek suretiyle vatandaşı denize hasret bırakıyorlar. Emekle var edilen ve hafızamız olma özelliği taşıyan her şeyi büyük bir zevkle yok ediyorlar.
Kamp Armen hafızamızdır.
Ürkek güvercinimiz Hrant’ın ve yüce yüreklimiz Rakel’in aşklarının ve mücadelelerinin tanığıdır.
Kaybolmayan yetim çocukların hayata tutundukları yerdir.
Emval-i Metruke haramilerinin heveslerini bu defa kursaklarında bırakma ve Kamp Armen’e sahip çıkma vaktidir.